Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

11 Haziran 2016 Cumartesi

Karadeniz, Nato, Rusya, Türkiye



Karadeniz umarım patlamaz!

  Bildiğiniz üzere Türkiye ile Rusya  arasındaki ilişkilere bir pürüz daha eklendi. Öyle yükte hafif pahada ağır denebilecek bir pürüz de değil hani. Pürüzün adı Karadeniz.  Uçak krizi, Suriye'de fikir ayrılığı derken  Türkiye'nin Ukrayna'da artık taraf olması, Türkiye'nin Rusya ile arasındaki ilişkisine tuz biber ekti. Yetmezmiş gibi Nato'ya, siz Karadeniz'de az görünüyorsunuz  Karadeniz Rusya gölü olmamalı denmesi bozulan ilişkileri parçalıyor. Krizi gidermek istiyorsanız ne yapmalıdan çok ne yapmamalıyı düşünmek, doğru yola giden en önemli adımdır. Rusya'nın Karadeniz üzerindeki etkisi Sovyetler dağıldıktan sonra azaldı. Dini, etnik ve kültürel çatışmaların öne çıktığı o yıllarda Rusya Karadeniz'de ciddi güç kaybı yaşadı. Bu yüzden Karareniz'de güç el değiştirdi. Son iki yılda olanlar Rusya'nın Karadeniz'de genişleme politikasını aktifleştirdiğini gösteriyor. Kırım'ın ihlaki ile başlayan aktifleştirme askeri yığınaklar, tatbikatlarla devam etti. Tam bu esnada Karadeniz'e kıyısı olan Türkiye ile ilişkiler bozuldu. Planları bozulan Rusya'nın  şu anda iyi sinyaller gönderiyor olması birazda bu yüzden. Eğer politikanı ve mütefiklerini iyi ayarlarsan yöneten ve hüküm süren güç sen olursun. Dolayısıyla bunu koruyamazsan şikayet etmeninde bir manası yok! Türkiye'nin Karadeniz politikası(belki vardır) eski günlerini mumla arıyor. Karadeniz ve Akdeniz'de karşılıklı askeri yığınaklar ne zaman patlayacağı belli olmayan bombalara benziyor. Polonya'da 31 bin askerle başlayan tatbikata karşılık Ukrayna sınırına 50 km yakınlıkta olan Klintzi bölgesinde yeni tatbikat planlayan Rusya, ABD'nin, Nato'nun askeri varlığını artırmasına Karadeniz politikası çerçevesinde karşılık veriyor. Bölgedeki hassasiyet iyiden iyiye derinleşiyor. Hemen dibimizde bunlar yaşanırken Türkiye'nin tutumu ve dış politikası umarım Mısır'da geliştirdiği dış politikaya benzemez! Ayrıca 3 tarafı denizle kaplı bir Türkiye'nin denizler üzerinde nasıl bir askeri gücü var bunuda düşünmemiz lazım.  Mesela Tu-124 gibi istihbarat gemimiz var mı! Veya USS gibi! Bilmem var mı?



Uçak Krizi

 Uçak krizi'nin aşılabilmesi için iki taraftan gelen inişli çıkışlı açıklamalar son yazımda dediğim gibi sorunun büyütülmeden bekletilmesi üzerine kurulan bir oyun. Bu Türkiye'nin kurduğu bir oyun değil ama. Rusya ile tekrardan iyi ilişkiler kurulabilmesi için tazminat ödenebilir ve özür dilenebilir.  Sonu ölümle biten bir durumdan bahsediyoruz. Ticari ilişkilere ciddi zarar veren bu durum  iki ülke açısından hiç de kârlı değil. Nato'nun üyesi ve Rusya ile müttefik noktasına gelen bir Türkiye, batı tarafında onaylanmıyordu. Rusya'ya uygulanan ambargolara katılmayan Türkiye, Batı'dan ciddi eleştiri alınıyordu. Gelinen son durumda bu söylediklerimin hiç biri mevzu bahis değil. Üzerine artık taraf olunan ve ne zaman patlayacağı belli olmayan  Ukrayna meselemiz var. Karadeniz  ve Suriye'yi söylemiyorum bile. Bütün bu olumsuzlukları saydığımızda kurulan oyun tahtasında dış politikadan çizik yiyoruz. "Rusya'nın bekletisi ne anlayamadık" ekseninden daha yaptırımlı bir eksene dönülmesi zorunlu gözüküyor. Zira Karadeniz'de, Rusya aleyhine attığımız adım, Karadeniz'den, Suriye'den, Irak'tan lehimize geri dönüyor. Ve kapana sokuyor. Özür dilenebilir diyorum çünkü sonu ölümle biten bir olaydan dolayı üzgün olmalıyız ve özür dilemeliyiz. " Sınırımız ihlal edildi. Uçağı angajman kuralları çerçevesinde uyardık. Cevap alamadık. Gerekli uydu iz düşümleri siz değerli basın mensuplarına dağıtıyoruz( her ülkenin basın mensubu davetli olmalı). Videolar bunlar. Biz olayım bu noktaya gelmesinden dolayı hüzünlüyüz. Biz insanı severiz yaratandan ötürü. Dini, ırkı, ne oluraa olsun biz severiz.. Özür dileriz".   Bu cümleler hem bizi anlatan, hemde haklı olduğumuzu dökümanlarla ortaya  koyan bir konuşma. Aynı zamanda Rusya'nın istediği özürüde veren bir konuşma. Tarihe böyle geçmesi,  gelecek yıllarda  Türkiye'nin Rusya'ya duyduğu dostluğu ne kadar önemsediğini ve değer verdiğini gösterecektir.


Dostlarımızı çoğaltacağız, düşmanlarımızı azaltacağız

  Başbakan Binali Yıldırım'ın " Dostlarımızı çoğaltacağız, düşmanlarımızı azaltacağız" cümlesi bilindiği üzere aslında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'nın kurdugu oyunun sloganıdır. Bu sloganı önemsemekle birlikte yetersiz olduğunu düşünüyorum. Müslüman kardeşler üzerine kurulan politika Suriye'de ve Mısır'da çöktü. Yakında Afrika politikamıza da bu sıçrarsa hiç şaşırmam. Bakmayın Afrika ziyaretlerine zamanında aynı çalışma ortamını Rusya'yla bulduk.


Turizm can çekişmiyor. Ölmüş!


  11 Eylül'den sonra havayollarında 203.000 kişi, konaklama işletmelerinde ise 174,000 kişi işten çıkarılmıştır. Ayrıca krizi takip eden 2 yılda gelirde önemli bir artış yaşanmamıştır. Bu örneği Rusya ile aramızdaki ilişkilere ışık tutması adına verdim. Bu kadar ciddi pürüzlerin olduğunu düşünürsek önümüzdeki 3 yıl boyunca turizmin eski günlerine dua ederek geçireceği kesin.
Sadece turizm ile sınırlı olmayan bu ticari çöküntü diğer sektörlere de sıçramış durumda. Açıkcası devletin eninde sonunda yararına olacak bir durum mevcut ise belli bir süre ekonomik durgunluk veya kriz göz önüne alınabilir. Fakat mevcut durumun sonunda Ülkemize yararlı bir faktör göremiyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder