Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

28 Aralık 2015 Pazartesi

Gazprom'un Tarihi ve Rusya'da Dış Politika Sopası Olarak Kulanılması

Gazprom'un Tarihi
  Bildiğiniz veya duyduğunuz üzere Rusya'nın, kendi dış politikasına yön verirken elinde çok güçlü ve bağlayıcı bir kartı var. İşte bu kartın adı Gazprom. İkinci Dünya Savaşı esnasında Sovyetler Birliği gaz endüstrisi kurmaya başladı. Gazprom'un temelleri ikinci dünya savaşı zamanına denk gelmiştir ve merkezi Moskova'dadır. Gaz ve petrol üretim şirketi olan Gazprom, 450.000'e yakın çalışanı ile dünyanın en büyük gaz ve petrol üretim şirketlerinden bir tanesidir. 1970 ve 1980'ler Gazprom'un dünya devi olma yolunda ilerleyişinin en temel yıllarıydı. Bu yıllarda Urallarda, Volga'da ve Sibirya'da çok ciddi rezervler bulundu. Araştırmalar yavaş yavaş meyvesini verirken 1991'de Sovyetler yıkıldı. Sovyetler'den ayrılan diğer uluslar kendi şirketlerini kurdu. Fakat Gazprom büyük çaba sarf ederek kendine ait olan bütün şirketleri elinde tuttu. Bu esnada Rusya ve dünyanın en büyük gaz üreten şirketi haline geldi. 1993 yılında Gazprom, hükümetin isteği ile halka açık anonim şirketi haline geldi. Rusya, Gazprom'u dış politikayı yönlendirmek için 2000'e kadar çok aktif kullanmadı. 2000 yılı ile birlikte Vladimir Putin, çok köklü reformlar yaptı. Bu reformlardan biri de şu anda Rusya Başbakanı olan Dmitri Medvedev'i o zaman Gazporm'un başına atamaktı. Genel çalışma disiplinini daha cok sıkılaştıran Vladimir Putin, Gazprom'u adeta yeniden yapılandırıyordu. Günümüzde de bu çalışma disiplini ile gelen Gazprom'un başında yıllardır değişmeyen isim; Aleksei Miller bulunmaktadr. CEO posizyonunda olan Miller 2000 yılında Gazprom'un başına Dmitri Medvedev'le birlikte atanmıştır. Şu anda yönetim kurulu başkanlıgını ise Viktor Zubkov yönetmektedir. 

Gazprom'un Rus Dış Politikasında Sopa Olarak Kullanılışı
  Vladimir Putin, Rusya'da 2005 yılının sonuna kadar alternatif şirketleri teker teker oyun dışı bıraktı. Saf dışı bırakılan bir şirket vardı ki, Rusya'nın en güçlü şirketlerindendi. 
Şirketin adı Yukos; 
Rusya'nın en büyük petrol şirketi üzerine ''el konuldu''. Şirketin sahibi dünyanın en zengin adamlarındandı. İsmi Mikhail Khodorkovsky olan bu kişi, vergi kaçırmak ve sahtecilik suçundan hapse atıldı. Daha sonra Gazprom şirketinin üretim birimini satın aldı.
Diğer bir şirketin adı Sibneft:
Şirketin sahibi, aynı zamanda İngiliz futbol kulübü Chealse'nin sahibi olan Abramovich'di. Gazprom bu şirketi 13 milyar dolara aldı. Sibneft, ülkenin en büyük 5. petrol şirketiydi. En son dış politikada daha da aktifleşmek için Rusya Devleti Gazprom'daki %31'lik hissesini sadece 6 milyar dolar vererek %51'e çıkardı. Aracı olarak artık Gazprom kullanılabilir. 
(Bu arada bu yazıyı yazarken Kremlin,  Çeçenistan'da bulunan Rosneft Petrol Rafinesi'nin, uçak düştükten sonra Türkiye'yi tehdit eden Ramzan Kadırov hükümetine verilmesi için talimat vermiş, 35$'a satış yapan rafine, günümüz şartlarında zararına satış yapıyor).
Gazprom, 2006'da dünya sahnesine o zamanın Başkan Vekili Dmitri Medvedev'in sert sözleri ile çıktı. Peki sözler neydi? ''Gazprom'u dünyanın en büyük doğal gaz şirketinden,
dünyanın en büyük enerji şirketine dünüştüreceğiz'' Bu sözler Gazprom'un, Rusya'nın dış politikasında en güçlü kart olacağının belirtileriydi. Zaten sonrasında istediği gibi tehditler savuran bir Gazporm vardı. 

İlk Korkutan Yaptırım Ukrayna'ya
       Turuncu Devrim'den sonra Batıya daha çok sıcak bakan bir Ukrayna hükümeti başa geldi. Bu durum Rusya'yı ziyadesi ile rahatsız etti. Gazprom, fiyatlarını arttırmayı kabul etmeyen Ukrayna'nın gazını kesti. Dünya afallamış, Avrupa resmen ürkmüştü. Ürkmesinin sebebi ise o zaman için Avrupa'nın doğal gazının yarısını Rusya'dan alıyor olmasıydı. Hoş günümüzde yine bağımlılıkları söz konusu. Ukrayna'nın gazını keserek gözdağı veren Rusya, yeni sopası olan Gazprom'un beklenenden daha fazla işe yaradığını gördü. Rusya, Gazprom üzerinden Gürcistan ve Belarus gibi ülkelerin içinde bulunan enerji şirketlerine göz dikti. Hatta Gürcistan'a ve Belarus'a indirim karşılığı bazı enerji tesislerini teklif etsinler, böylelikle gaz indirimini güvence altına alabilirler demesi bu göz dikmenin başlıca göstergelerindendi. Özellikle Belarus'taki boru hatlarının işletilmesinden sorumlu Beltransgaz'ın %10'unu satın almak istiyorlardı. Hem de değerinin 4'te bir fiyatını vererek. Diğer sopa ne yazık ki batı ile iyi temasta bulunan Gürcistan'a indi. Gazprom'un 2007 için ikiye katlayarak sundugu fiyat teklifini reddetmek istedi. Hatırlarsanız Gürcistan Devlet Başkanı Mihail Saakasvili'nin Türkiye'ye 3 günlük ziyareti vardı. Türkiye'nin Hazar'dan alacağı dogal gazı Gürcistan kendisi için istemişti. Türkiye, bu teklife sıcak bakmadıgı için anlaşma sağlanamamış, bu yüzden Gürcistan devlet başkanıeli boş dönmüştü.
Avrupa, alternatif güvenilir enerji temin edeceği yerler aramaya başladı. Çünkü doğal gazda Rusya'ya bağlılık, Avrupa için manevra alanını kısıtlayan bir durum. Güney Gaz Koridoru bu bağımlılığı azaltmayı amaçlayan bir proje. Güney Gaz Koridoru hem Avrupa için hem de Türkiye için enerji güvenliğinin adresi olarak masada duruyor. Avrupa enerji bağlamında hem güvenilir boru hatları hem de krizler esnasında dış politika açısından manevralarını kısıtlamayacak yolları arıyor. (Nabucco, TANAP gibi girişimler, Rusya'nın gazını yerinden etme veya dış politikada sopa olarak kullanılmasını engelleme çalışmalarıdır.) Özellikle Ortadoğu'nun istikrarsız ve güvensiz olması, Rusya'nın Ukrayna'ya gaz kesme tokatı "Enerji Arz Güvenliği" terimlerini literatüre soktu. Bu literatüre uygun projeler TANAP, Güney Gaz Koridoru, Nabucco'dur.

Günümüzde Gazprom 
2016'ya günler kala Gazprom'un yeri, 2006 ve sonrası ile aynı kalmadı. Karlı satışlardan elindeki pazarı koruma noktasına düşen bir grafikten bahsediyorum. Bunun birkaç sebebi var: En önemlisi kendisinin güvenilir olmadığını agresif hareketlerle gösterdi. Bu agresif hareketler, alternatif arayışlarını hızlandırdı. Bu nedenle Avrupa ve Türkiye başka projelere zaman, para ve çaba harcadı. Bu girişimlerin sahipleri Amerika, Avrupa ve Türkiye gibi ülkeler meyvelerini 2020 - 2025'e kadar alacaklar. Bunu analiz eden Gazporm, diğer pazarlarında ben de bu sektörde varım demesi ile müşterilerine daha 'nazik' davranmak zorunda kaldı. Kar getirmeyecek projelere bile ılımlı bakıp çözüm üretmek isteyen bir Gazprom var. Aynı performansı 2006 ve sonrası için gösterseydi sanırım gün yüzüne çıkacak olan gaz projelerini biraz daha geciktirebilirdi. Alternatiflerin çoğalması Gazprom'u daha sakin olmaya itiyor. Gazprom'un yeni enerji piyasasında önemli bir rolü mutlaka olacaktır. Fakat eskisi gibi tehtidler savuramaz. Tehditleri savuramamasının bir diğer etkeni de Kaya Gazı faktörüdür.Bilindigi üzere Kaya Gazı yeni çıkan bir enerji türü değil. Sadece günümüz teknolijisi ile Kaya Gazını çıkartma maliyetleri biraz daha düşmüştür. Bu yüzden yatırımlar bu noktada da yoğunlaşıyor. Türkiye'nin cari açığının büyük bir kısmı petrol ve doğal gaz. Kaya Gazı Türkiyenin 13 - 15 yıllık enerjisini karşılayacak rezerve sahip oldugu araştırmalar sonucu belirlenmiştir. Hali hazirda Trakya ve Güneydoğu'da Kaya Gazı çıkarmak için çalışmalar sürüyor. Bu çalışmalar enerji piyasasında para politikalarına değişiklik yapacak, dolayisıyla doğal gazın fiyatlarını daha da aşaği çekeceğine inanıyorum. Özellikle Amerika Kaya Gazını çıkarmak için çok ciddi yatırımlar yapıyor. Böyle giderse önümüzdeki 10-20 yıl içinde Amerika bunu ihraç edecek konuma gelecek. Turkiye ise kendine yetecek kadar kaya gazı bulunmakta. 15 yıl boyunca kendine yetecek kadar olan kaya gazı, bu yıllar esasında doğal gazda bağımlılığı azaltmak için büyük bir şans. Yeni kurulacak hatları ve bunların maliyetlerini karşılayacak kaynak her yıl doğal gaza ayrılan milyar dolarlardan verilecek. 
Tüm bu girişimler, Avrupa ve Türkiye'yi başka alternatif bulmaya ve projelere yönlendirirken, Rusya'yı ise yeni pazar arayışına itiyor. Olayların bu noktaya gelmesi gelecekte, enerji üzerinden yaptırımların daha az olacağını gösteriyor. Alternatifler çoğalacak. Bu, eldeki ürünün değerinden fazlasına satılmasını engelleyecek. Gazın bir politika enstrümanı olarak kulanılamasına mevcut durum izin vermeyecek gibi gözüküyor.

21 Aralık 2015 Pazartesi

Batı'nın ''Gazprom üzerinden Putin'i bitirme planı

Bir analiz: Batı’nın "Gazprom üzerinden Putin'i bitirme planı"nın ayrıntıları
Vedat Özdan, T24.com.tr'de "Rusya, Batı'nın yaptırımlarına daha ne kadar dayanabilecek?" başlıklı yazısında, Gazprom etrafında devam eden büyük mücadelenin Rusya ve dünya açısından olası sonuçlarını analiz etti. Yazar, "Evet, özetle “oyun” planı şudur: Gazprom biterse Putin biter. Sonra sıra Çin’e gelir. Çin karışırsa dünyayı dolarsızlaştırma ittifakı, yani BRICS tamamen biter. Dünya, yeniden ABD dolarına bağımlı hale gelir ve tek kutuplu olur…" diyor.
İşte yazının tamamı:

 ABD dolarına dayalı ekonomik düzen-BRICS-Ukrayna-Kırım- Suriye-Yeni Soğuk Savaş vb. meseleleri doğru anlayabilmek için 2014 yılında Valdai Kulüp’te yaptığı konuşma sonrasında Putin hakkında yapılan şu yorumları akıldan çıkarmamak lazım:

“Avrupa Gazprom’dur, Avrupa yoksa Gazprom da yoktur.”

Gazprom, Rusya devletine ait bir enerji şirketidir. Şirketin brüt kar marjının yüzde 90’ı doğal gaz satışlarından kaynaklanıyor. Gazprom, finansal raporlarında (Ç1) satış cirosunu “Rusya”, “Avrupa” ve “Diğerleri” adı altında yayımlıyor. Şirketin satış gelirlerinin yüzde 54.30’u Rusya’dan, yüzde 36.20’si Avrupa’dan, kalan yüzde 9.50’si diğer ülkelerden.

Satış gelirlerinin yüzde 36.20’si olmasına rağmen brüt kar marjının neredeyse yüzde 100’ü Avrupa satışlarından kaynaklanıyor. Çünkü Gazprom ekonomik yaptırımlardan sonra Rus halkına doğal gazı zararına satıyor (negatif brüt kar marjı).

AB – Rusya
doğal gaz ilişkisi: Karşılıklı bağımlılık

AB doğal gaz ihtiyacının yaklaşık üçte birini Rusya’dan tedarik ediyor. Gazprom’dan alınan doğal gazın yarısı Ukrayna’dan geçen boru hatlarıyla AB ülkelerine sevk ediliyor. Rusya Ukrayna’yı defalarca boru hatlarından doğal gaz çalmakla suçladı ve 2006 ve 2009 yıllarında vanaları kapatarak sevkiyatı kesti. Sevkiyatın kesilmesi, özellikle Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri için büyük felaket. Çünkü bu ülkeler Doğu Bloku döneminden kalma bir mirasla Rusya’ya yüksek oranlarda (Bulgaristan yüzde 83.3, Sırbistan yüzde 90, Slovenya yüzde 60.2, Romanya yüzde 24.3) bağımlı durumda.

Anlayacağınız AB için Gazprom bir tür enerji arz güvenliği sorunu; Gazprom içinse AB pazarı, bir tür talep güvenliği sorunudur.

Nasıl ki AB arz güvenliğiyle ilgili alternatif arayışlar içindeyse (Nabucco, TANAP, Katar – Türkiye boru hattı vs.) Gazprom da talep güvenliği sorununu çözmek için alternatif arayışları içinde. Bunun için Asya piyasalarını hedef almış durumda. Sibirya Gücü (Power of Siberia) boru hattı (Altay Boru Hattı dâhil) Gazprom’un AB’ye olan doğal gaz satış bağımlılığını azaltmak için gördüğü en büyük fırsattır.

Gazprom, Asya piyasasına daha fazla açılarak AB’ye olan bağımlılığını azaltmasına yol açacak projeleri hayata geçirebilmek için AB doğal gaz piyasasına bağımlı durumda. Yani bu projelerin finansmanı için Avrupa’ya doğal gaz satışını sürdürmek zorunda. AB de (özellikle de Almanya) alternatif hatlar oluşuncaya kadar Gazprom’a bağımlı durumda.

Bu noktada daha önce de değindiğimiz bir husus için bir parantez açalım: Türkiye, Rusya için Gazprom’un talep güvenliği meselesi bakımından çok önemlidir. Hem iyi bir müşteri olarak, hem de Türk Akımı türü projelerle ilgili hayati coğrafi konumu itibariyle. Asya piyasasına açılarak talep güvenliği sorununu çözebilmek için gereken finansmanı sağlayacak gaz sevkiyatını Ukrayna’ya bağımlı olmaksızın Avrupa’ya yapabilmek için Türkiye Rusya için çok önemli bir partnerdi. Ama Rus savaş uçağının düşürülmesiyle her şey değişti. Artık Gazprom’un Türkiye üzerinden yeni bir boru hattıyla Avrupa’ya gaz sevkiyatı yapabilmesi imkânsız hale geldi. Yani Nabucco’da olduğu gibi Rusya’nın TANAP’ı yapılamaz hale getirmesi artık mümkün değil. Savaş uçağına Putin’in verdiği şiddetli tepkinin önemli bir nedeni de Batı’nın Gazprom’u bitirme planına Türkiye’nin açıkça taraf olmasıdır. Şunu da ekleyelim: Rusya’nın Türkiye’den beklentisi özür, tazminat ve sorumluların cezalandırılmasıyla sınırlı değildir. Türk Akım projesine tekrar evet demesidir ki, bu artık (ABD’nin eski müttefiklerini saflarını seçmeye açıkça davet etme noktasına gelmesi, mülteci meselesinden muzdarip AB içinde Türkiye aleyhine çok net bir şekilde dönmeye hazır – Putin’in IŞİD’le bağlantı iddiasına ikna olmuş kızgın bir kamuoyunun varlığı ve İsrail ile barışma ve doğal gaz işbirliği anlaşması nedeniyle) neredeyse imkânsızdır.

Gazprom hakkındaki anti tröst soruşturmasının nedeni ne, son durum nedir?

AB, Gazprom hakkında anti tröst soruşturmasına 4 Eylül 2012 yılında başladı. Rusya bu soruşturmadan rahatsız oldu ve çok sert tepki gösterdi. 11 Eylül günü Putin bir kararnameyle devlet onayı olmaksızın Gazprom’un yabancı devletlere bilgi vermesini, varlık satmasını ve sözleşmelerinde değişiklik yapmasını yasakladı.

Soruşturma henüz sonuçlanmış değil. Nedeni malum: Rusya’yı Suriye’de, Ukrayna’da, orada burada daha fazla tavize zorlamak. Ancak AB Komisyonu soruşturmayla ilgili ön inceleme raporunu 22 Nisan 2015 tarihinde yayımladı. Buna göre Gazprom, Orta ve Doğu Avrupa gaz piyasalarında ayrımcılık yaparak AB’nin anti tröst kurallarını ihlal ediyor. Misal, müşterilerinin kendisinden satın aldığı doğal gazı bir başka ülkelere satmasına engel oluyor, bazı üye ülkelere adil olmayan fiyat uyguluyor, gaz arzını, gazla ilgili olmayan haksız taahhütlere bağlayarak piyasadaki hâkim konumunu kötüye kullanıyor. 

AB anti tröst soruşturmasının bir başka nedeni daha var: Gazprom doğal gaz fiyatlarını petrol fiyatlarına endeksliyor. Petrol fiyatları düşünce belli bir gecikmeyle doğal gaz fiyatlarını düşürüyor. Yani fiyatı, doğal gaz piyasası dinamikleri değil, petrol piyasası dinamikleri belirliyor. Gazprom, fiyatları ABD doları cinsinden sabitliyor. EUR/USD paritesi aşağıya indikçe doğal gaz fiyatı Avro kullanan AB ülkeleri için artıyor.

Gazprom, AB’ye uzun vadeli ve esnek olmayan (yani fiyatı ve alım miktarı sonradan müzakereye kapalı) sözleşmelerle doğal gaz satmak istiyor. AB bundan rahatsız. İkinci olarak Gazprom’un uzun vadeli sözleşmeleri ve piyasadaki dominant konumu, Rusya’ya doğal gazı bir tür dış politika aracı olarak kullanma imkânı veriyor. Yani Rusya, dış politik ihtilaflarda Gazprom’u havuç ya da sopa olarak devreye sokabiliyor. AB bundan da rahatsız. Sopaya örnek Ukrayna’dır. Havuca da örnek verelim: Hatırlarsınız Troyka Yunanistan’ı çok sıkıştırdığında Rusya Türk Akımı gündeme getirmiş ve Yunanistan’a 2019 yılından sonra topraklarından geçecek boru hatlarının kira bedeline mahsuben 5 milyar dolar ön ödeme önermişti.  

Konumuza dönelim: Üç yıllık soruşturma süresinde Gazprom’un müzakere pozisyonunda çok ciddi zayıflama oldu. Kırım, Rusya Federasyonu’na bağlandı. Gazprom 2019 yılından sonra Avrupa’ya Ukrayna üzerinden gaz sevk etmeyeceğini açıkladı. 2014 yılının ekim ayından bu yana petrol fiyatları düşüyor. Çin büyümesi yavaşladı. AB’nin uzun dönemli ve petrol fiyatlarına endekslenmiş doğal gaz alım sözleşmelerinden uzak durmaya başladı. Paris İklim Zirvesi oldu. ABD LNG’si Avrupa’da rekabetçi olmaya başladı vs…

Soruşturmayla ilgili son durum şöyle: AB Gazprom’u, şikâyetçileri ve rakipleri dâhil soruşturmanın taraflarını 15 Aralık günü dinlemek üzere bir araya getirdi. Nihai karar henüz verilmedi, ama şurası bence açık: Gazprom, AB’den yüklü bir miktarda para cezası alacak.  

Rusya’ya yaptırımlarla ilgili AB içinde
farklı sesler, farklı çıkarlar var!

ABD’nin Rusya konusunda tavrı çok net. ABD için Dolar’ı hedef alan herkes düşmandır. AB içindeyse farklı sesler var.

AB ve Rusya arasındaki ilişkiler son on yılda kötüleşti. Yuşçenko'yla birlikte iktidara gelen Batı yanlısı gruplar AB'ye üyelik vizyonunu öne çıkardı; Ukrayna'nın NATO üyeliği gündeme geldi. 2014 yazında yapılan referandumla Kırım’ın Ukrayna’dan ayrılarak Rusya Federasyonu’na katılmasıyla başlayan ekonomik yaptırımlar Rusya ekonomisini zora soktu. İkili ilişkiler zora girdi. Yaptırımlar nedeniyle iki tarafın da ekonomisi zarar gördü.

Ancak Rusya’nın Suriye’de IŞİD’e karşı mücadelede ön saflara geçmesi ve Paris saldırısı, bazı ülkelerin Rusya’yla ilgili kanaatlerini değiştirdi. Teröre karşı, içinde Rusya’nın da olduğu büyük bir koalisyonun daha etkin olacağı konusunda görüş birliği oluştu. Putin, bu hamlesiyle yaptırımların kaldırılmasını, en azından hafifletilmesini umdu, ama olmadı.

8 Aralık günü IMF’nin yaptığı bir politika değişikliğiyle Ukrayna’nın Rusya’ya borcunu ödemese de yardım almaya devam etmesine imkân tanıması; anlıyoruz ki IMF’in bu kararı AB’nin yaptırımları uzatacağının öncü göstergesiymiş.

Gazprom, AB’ye önümüzdeki 4 yıl içinde (2019 yılında) Kuzey Akım 2 projesinden gaz sevkiyatı planlıyor. Kuzey Akım 2 Projesi, 2012 yılında faaliyete geçen ve ikizi olan Kuzey Akım Projesiyle aynı rotadan geçecek. Almanya bu projeyi desteklerken, Baltık ülkeleri (Litvanya, Letonya, Estonya) Slovakya ve Polonya bu projeye karşı. AB içinde bu projeyle Gazprom’un tekel gücünün artacağı endişesi var.

AB içinde bazı ülkeler Rusya’yı Ukrayna konusunda dizginlemenin tek yolunun yaptırımlar olduğu görüşündeyken, bazı ülkeler bunun bir çıkmaz sokak olduğu görüşünde. Bazı AB yetkilileri bu projenin lüzumsuz olduğunu söylüyor. Bu anlamda Rusya konusunda bir uzlaşı yok. Çünkü yanlış politikaların Avrupalılar için de çok somut olumsuz sonuçları var. O nedenle herkes kendi çıkarlarına göre davranmak istiyor.

16 Aralık günü doğal gaz fiyatları
1992 yılı düzeyine indi!

Batı 2008 krizinin yaralarını sarmaya başladıktan sonra, ABD sanki zor günlerde düştüğü durumun intikamını almak istercesine Yuan – Ruble Bloku’nu zayıflatıcı atakları artırmaya başladı.

AB üzerinden Gazprom hakkında yüklü bir miktarda para cezasıyla sonuçlanabilecek bir anti tröst soruşturması, ekonomik yaptırımlar, OPEC üzerinden petrol ve doğal gaz fiyatlarını düşük tutmak, Sırbistan’dan sonra AB içinde Rusya’nın Truva Atı olarak görülen Karadağ’ı NATO’ya davet etmek, 8 Aralık günü IMF’e 20 Aralık’ta vadesi dolan 3 milyar dolar borcunu Rusya’ya ödememesine imkân verecek politika değişikliği kararı aldırmak…

Adeta Soğuk Savaş’a IMF’ten sonra Fed’in de katıldığı hissiyatı verecek şekilde faiz artırım kararının tam da bu sıcak gündem haftasına denk gelmesi!

Bir not: Doğal gaz fiyatları son bir ay içinde yüzde 25 düştü. Geçen çarşamba günü yani 16 Aralık’ta (Fed’in faiz artırım kararı günü) çok ilginç bir gelişme daha oldu. NYMEX’te enflasyondan arındırılmış doğal gaz fiyatları 1992 yılının Ocak ayındaki fiyat düzeyine indi. Hemen bir gün sonra, 17 Aralık günü Ukrayna, Rusya’ya olan 3 milyar dolar borcunu ödeyemeyeceğini açıklayarak moratoryum ilan etti. Putin’in yıllık basın toplantısı yaptığı 18 Aralık Cuma günü AB Konseyi Rusya’ya olan yaptırımları 6 ay süreyle uzatma kararı aldı. Aynı gün New York’ta Suriye toplantısı vardı. Sonra gördük ki BM, Suriye’de ateş kes ve müzakere çağrısı yaptı.

İsterseniz siz de araya Biden ve Obama’nın Türkiye’den “Musul’dan asker çekme ve Irak’ta tansiyonu düşürme talep eden” telefonlarını katın.

Ne kadar ilginç tesadüfler değil mi?

Ne olursa Gazprom duvara toslar?

JP Morgan doğal gaz piyasasında düzelmenin ancak 2020 yılında yaşanabileceği görüşünde. Çin’de büyüme düşüşü, piyasadaki fiyatlama belirsizliği, kömürün halen daha ucuz olması, İklim Zirvesi kararları ve özellikle Japonya ve Güney Kore’de nükleer enerjiden elektrik üretimi artışı gibi nedenlerle önümüzdeki yıllarda doğal gaz talebinin düşmesi bekleniyor.

Şayet ABD, Suudi Arabistan ve Katar LNG’de Avrupa pazarına daha fazla girip fiyat rekabetini kızıştıracaksa, Rusya, Ukrayna – Kırım – Suriye türü ataklar yapmaya devam edecekse, AB’nin Gazprom’a vereceği para cezası şirketin iş modelini kökten değiştirecekse, AB içinde doğal gaz fiyatlarını petrol fiyatları değil de doğal gaz piyasası dinamikleri belirleyecekse, JP Morgan’ın öngörüleri doğruysa… Gazprom’un işi çok zor demektir.

Çünkü AB satışlarına güvenerek Sibirya üzerinden Çin’e sevkiyat yapmasına imkân verecek boru hattı yatırım projelerini finanse edemeyecek demektir.

Evet, özetle “oyun” planı şudur: Gazprom biterse Putin biter. Sonra sıra Çin’e gelir. Çin karışırsa dünyayı dolarsızlaştırma ittifakı, yani BRICS tamamen biter. Dünya, yeniden ABD dolarına bağımlı hale gelir ve tek kutuplu olur…(1)

KAYNAKÇA

http://www.turkrus.com/143529-bir-analiz-bati%E2%80%99nin-gazprom-uzerinden-putini-bitirme-planinin-ayrintilari-xh.aspx
21,12.2015
17:41

20 Aralık 2015 Pazar

Rusya ve Türkiye'nin Karşılıklı Psikolojik ve Ekonomik Durumu


   Uçak Krizinden Sonra Rusya ve Türkiye'nin Karşılıklı Psikolojik ve Ekonomik  Durumu


   24 kasım sabahı Türkiye tarafından sınır ihlali yapan Rus savaş uçağı angajman kuralları çerçevesinde düşürüldü. Bunun üzerine hem ekonomik hem psikolojik savaş başladı diyebiliriz.

  Ekonomik Savaşın Galibi Yok


  Rusya'nın geçmişine biraz bakmanız bu konuyu değerlendirirken daha doğru sonuçlar elde etmenizi sağlayacaktır. Avrupa'nın ambargosundan sonra Dolar Ruble karşısında adeta vals yaptı. Kriz bütün Rus bankalarını vurmuştu. O zamanlar bir banka müdüründen dolaylı olarak bana gelen haberi anımsadım. Sözleri kara bulut gibi çökmüştü üstüme.
''Her yolu deniyoruz ama bir metre ilerleyemiyoruz. İki ay daha böyle gidersek Rusya iflas edebilir.''
İflastan bahsediyordu. İşte o iki ay geçeli aylaar oldu. İflas tabi ki olmadı ama ekonomik olarak Rusya zor günler geçiriyor. Şu bir gerçek Ukrayna krizinden sonra Rusya'ya uygulanan ambargo sağlam bir yumruk olarak Rusya'nın tam yüzüne inmişti. Rusya düşmedi yürümeye devam etti.  Hali hazırda AB tarafından yumruklar devam ediyor. Rusya yürümeye devam ediyor. Bu noktanın doğru okunması gerekir.


  Petrol fiyatlarındaki düşüş, batılı ülkelerin yaptırımları ve ülkeye sermaye akışındaki durgunluk nedeniyle zor günler geçiren Rusya için yıllık 25 milyar dolar düzeyinde ihracat yaptığı Türkiye önemli bir ticari ortak konumunda bulunuyor. (1)
Türkiye enerjisinin %55 ni Rusya'dan ithal ediyor ve ne yazık ki böyle bir açığı kapatacak alternatifi yok. Peki Rusya soğuk günlerde doğalgaz kartını kullanır mı? Sanmıyorum. Çünkü bu ,olayları küçümsemek olur. Türkiye'nin alternatiflere yönelmesini istemiyor.Türkiye Rusya için ciddi bir pazar.Vladimir Putin, doğalgaz kartını bu krizde kullanmayacak kadar zeki.


  Rusya bizden ithal ettiği birçok şeyi diğer ülkelerden temin edebilir. Yani bizim elimizde doğalgaz gibi bir kartımız yok. Biz enerjiye çözüm üretmedikçe Rusya'ya ekonomik olarak büyük ölçüde bir zarar veremeyiz. Zaten bu olay üzerine Türkiye'nin soğuk kanlılığı,yatıştırıcı üslubu ekonomi alanında yaptırım uygulamayacağını gösteriyor. Fakat...
Vladimir Putin, sert açıklamalarına devam eder, yaptırımları ağırlaştırmak isterse, Türkiye'nin hem ekonomik hem sosyal alanda yaptırımları başlayabilir. Sizinde bildiğiniz gibi Avrupa, Ukrayna olayından sonra Ambargo uyguluyor. Bu uygulamaya katılmayarak Türkiye doğru bir adım atmıştı.Bence Rusya Türkiye'yi bu çizgiye itmek istemez.Ama her zaman dediğim gibi Rus aklı santrancı kuralına göre oynamaz!

   Son zamanlarda Rusya'da yaş meyvelerin fiyatları ciddi manada arttı. Fakat açlığa alışmış bir millet bu Ruslar. O yüzden bu durum halkı isyan ettirmez. Hatta ve hatta dünya gündemini yönlendirdikleri için gayet mutlular.Anlayacağınız yaş meyvesizler ve mutlular.


Psikolojik Savaşın Galibi Türkiye

  Bunu hem uluslararası bağlamda hemde ülke içi çerçevede değerlendirmek gerekiyor. Ruslar mağdur duruma biz düştük, pilotumuz öldü söylemleri ile ülke içi psikolojiyi domine ediyor. İşe yarıyor mu? Evet. Ülke içindeki Ruslar, Türkiye'nin uçak düşürme gibi bir kabiliyeti yok hatta ve hatta bunu karar alma kabiliyeti dahi yok diye bakıyorlar. Halkın önemli bir kısmı Amerika yaptırdı düşüncesinde. Türkiye'yi Amerika'ya yalakalıkla suçluyorlar. Aslında Rusya'nın Türkiye'yi okuyamıyor olması şaşırtıcı. 1 mart teskeresini meclis veto ettiğinde, Rusya Türkiye ile ilişkilerini adeta nirvanaya çıkartacak psikolojiye bürünmüştü.Neden mi? Çünkü Amerika'ya yalakalık yapmadan veto etmişlerdi.O kadar uzağa gitmeyelim. Amerika ve AB'nin Ukrayna olaylarından sonra uyguladığı ambargoya katılmadı. O zaman yalakalık meselesi Rusya için mi geçerliydi?

  Türkiye ülke içi dinamiklerini milli duygularla kabartıyor.Sınırımızı koruduk."Sınır namustur" söylemleri ile vatan duygusnunu kabartarak hareket ediyor. Nihayetinde her iki ülke kendi halkını inandırmış ve destek almış durumda. 

  Türkiye , Rusya'nın sınır ihlali yapan uçağını düşürdükten sonra her iki ülkeden  ard arda gelen açıklamalar uluslararası kamuoyunu yönlendirme açısından önemliydi.

  Türkiye'den gelen açıklamalar sınır ihlali ve uyarı yapıldığı yönündeydi.Buna karşılık Kremlin uyarı ve ihlalin olmadığını açıklıyordu.Açıklamakla yetinmiyor bunu kanıtlayabiliriz diyordu. Kartlar dağıtıldı ve herkes eline göre oynamaya başladı. Rusya kanıtlayabiliriz dedikten sonra Türkiye sınır ihlaline dayalı uçağın rotasını yayımladı. Bu esnada hem Nato'ya gerekli bilgiler geçildi hemde Amerika'ya. Aynı saatlerde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rusya Devlet Başkanı Vlademir Putin'i aradığını söyledi. Aynı zamanda Rus askeri kanadına olayla ilgili ayrıntılar geçildi.Her kanala bilgi akışını başarılı bir şekilde yaptı. Türkiye'nin  hava sahası aynı zamanda Nato hava sahasıdır. En başta sessiz kalmayı tercih eden Nato saatler sonra Türkiye'yi desteklediğini dahası Türkiye'nin elindeki durumu kanıtlayan materyalleri yeterli bulduğunu açıkladı. Obama ve AB ülkelerinden gelen açık destek ise psikolojik savaşta kazananın Türkiye olduğunu gösteriyordu.

Uçak Krizinden Sonra Rusya'nın Suriye'deki Yeri

  Uçak krizinden sonra Rusya'nın sınıra ağır bombardımanı cevap niteliğindeydi. Bu bana 11 Eylülü hatırlattı.Ne olmuştu 11 Eylülde? Koskoca Amerika'ya iki uçak çarptı! Sonra Amerika bunu kullanarak Afganistan'a girdi. Rusya'nın savaş uçağı düşürüldükten sonra mağdur taraf psikolojisini devreye sokarak ağırlığını daha çok koydu. Uçaklar ve savaş gemileri gönderdi. Yetmedi hava savunmasını arttırıcı avcılar gönderdi. Ben de istediğim  bölgede gücümü arttırmak istersem mağdur taraf olmak için uyarıları duymamış gibi yapabilirim. Duymadık! Uyarı yapılmadı! Sınır ihlali yapmadık!

  
   Ya da;
   Birileri sinyal karıştırıcıları ile uyarıların Rus uçağına ulaşmasını engelledi. Bu yüzden uçak yönünü hiç bozmadan ilerledi. Sonunda vuruldu ve  kriz patlak verdi. Bu iki senaryonun neresinden bakarsanız bakın sonuç olarak Suriye'ye adeta kurulan bir Rusya görüyoruz. Esad'ın karşısında olan her hedef Rusya tarafından vuruluyor.  Siviller bile. Buna en yakın örnek Şam'da Duma'da vurulan pazar. En son 30 ölü sivil vardı.

   Ama her iki senaryoda Rusya'ya yaradı. Suriye'de Rus tahakkümü daha çok güçlendi.İstediği bütün manevraları Suriye'de yapabiliyor. Masada yerini daha sağlamlaştırdı. Çizilecek olan haritada daha güçlü ve gür sesle konuşacak olan bir Rusya var.

   İlerleyen günlere umutla bakmak dileği ile...


KAYNAKÇA
1- http://www.ahaber.com.tr/ekonomi/2015/11/27/rusya-ekonomik-kumar-oynuyor

10 Aralık 2015 Perşembe

Rusya'da Okuyan Türk Öğrencilerin Gözünden Uçak Krizi


24 Kasım'da Rusya'da yaşayan Türk öğrenciler olarak tüm dünya gibi şaşkın bir güne uyanmıştık.
Sınır ihlalinden dolayı bir Rus Savaş uçağı,Türkiye angajman kuralları çerçevesinde F16 uçakları tarafından düşürülmüştü.
İlk dakikalarda Rusya'da okuyan ve çalışan Türklerin aklına ''Peki şimdi biz ne olacağız?'' sorusu egemen oldu.
Bir yandan haber sitelerini ve canlı yayın yapan kanalları takip ettik.Diğer yandan dışarda temkinli yürüdük.Herhangi bir provakosyana alet olmamak için dikkat ediyorduk.


Türkiye'den ve Rusya'dan Gelen Açıklamalar

   
Sabah saatlerinde art arda her iki taraftan gelen açıklamaları okurken,kulağımıza başka şehirlerden doğruluğu kanıtlanmamış kötü haberler geliyordu.
Bazı haberler Türk öğrencilerin yurtlarda Rus öğrenciler tarfından dövüldüğü,birkaçının içeri atıldığı şeklindeydi.
Kendi aramızda kaldıgımız yurdun bile güvenli olmadığını konuşur olduk.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlın'dan yapılan açıklamada, Türkiye'nin hava sahasını ihlal eden uçağın düşürüldüğü bildirildi.Uyarılara aldırmadığı için angajman kuralları çerçevesinde düşürülen savaş uçağının SU-24 tipi Rus uçağı olduğu belirtildi.

Rusya'dan gelen açıklama ise  ''uyarılmadan düşürülen uçağımız,sınır ihlalide yapmamıştır'' diyordu. Üstüne üstelik sınır ihlalinin olmadığını her türlü kanıtlayacağız diye ciddi bir açıklama daha yapıyordu.



  Türk Öğrencilerin Korkusu 

Diğer şehirlerden gelen doğruluğu belli olmayan bir çok haber bazılarımızı korkutmuştu. Günler geçtikçe korku daha çok artı. Çünkü düşen uçağın karşılığının hem politik hem de ekonomik yaptırımlarla verileceği açıklanıyordu. Kulağımıza okudugumuz okuldan Türk öğrencilerin listesi yapılıyor diye haberler geldi. Aynı günlerde Moskova'da iş adamlarının içeri alınması, yurtların aranması, Türkiye'deki üniversitelerle anlaşmaların tek taraflı fes edilmesi gibi yaptırımlar tedirginliğin yersiz olmadıgını gösterdi. Türkiye'de okuyan Rus öğrencilerin geri çağrılması en çok ürküten adımdı. Bu durum Rusya'da eğitim gören Türk öğrencilerin de Türkiye'ye çağrılacağının bir işareti olarak algılanıyordu. Alta piskolojik baskı devam ederken nihayet Rus Milli Eğitim Bakanlığı Rusya'da okuyan Türk öğrenciler için açıklamayı yaptı. Türk öğrencilerin eğitim hayatına rahatça devam edibileceklerini kamoyuna duyurdu. 
Açıklama rahatlattı mı?
Tabi ki hayır!




Analiz


Rusya'dan gelen açıklamaları, sonrasındaki ambargoları, eğitim alanında yaşanan sorunları bir kenara koymak gerekirse şunları söylemek isterim. Bu tarz krizler tarafların sorunu çözme çerçevesinde iyi niyetini göstermek için büyük bir şans el ediyorlar. Türkiye'nin Rusya için ılımlı açıklamalarını önemsiyorum. Bunu bir geri adım olarak  algılamıyorum. Büyük bir problemi çözümsüz hale getirmemek için haklılığını da savunarak kamuoyunu sakinleştirdiğine inanıyorum.Uluslararası normlarda haklılığı tüm dünyaya ıspat etmiştir. 

Oyun kurarken elinde kartları en çok olan ülke manevra alanı geniş olan ülkedir. Bu avantaj oyunu kurarken eli rahatlatan bir agümandır. Türkiye bu argümanını kaybetmemek adına gerekli bilgileri açık tuttuğu kanallar üzerinden hem Rusya'ya hem de batı müteffiklerine aktarıyor. Rusya ise kanalları açık tutmak için iyi niyetini gösteren Türkiye'ye yukardan sert mesajlar verirken geçici yaptırımlarla bu işte sert bir görünüm çiziyor. Zaten beklenende buydu. Rusya sadece ekonomik ambargolarla pozisyonunu sınırlı tutuyor. Peki unutur mu bu krizi? Asla...

Esed'in durumu Rusya'nın Türkiye'ye karşı ilerde nasıl bir adım atacağını belirleyecek gibi. Esed'in gidici olduğu bir Ortadoğu'da Rusya, Türkiye'yi kaybetmek istemez. Türkiye ise Avrupa'ya karşı Rusya gibi bir kartını kaybetmek istemez. Özellikle iki ülke arası ekonomik ortaklık verimli şekilde gelişiyorken... Genel konjonktör her iki ülke için Ortadoğu'da alternatifi ifade ediyor.
Tabi alternatif derken Rusya'yı destekleyen İran'ı unutmamak gerekir.

Son olarak;
Olumsuzluklar sürü halinde alt alta dizile dursun gelecek günlerin güneşli olacağını söylemek aptalık olarak düşünebilirsiniz. Fakat! Yakın zamanda Türkiye ve Rusya hata oranı daha az,iletişim yolları daha net, ekonomik ortalığın daha güçlü olduğu bir ilişki bekliyor.

Unutmayınız Rus aklı santrancı kuralına göre oynamaz.
Temkinli davranmakta fayda var.